O tokatı yiyince
Vardı ki seyyidlerden onun bir talebesi,
Şöylece nakl ediyor bir vak'ayı kendisi:
Ceddim olduğu için, (hazret-i Âli)yi, ben,
Dahâ çok seviyordum diğer sahâbilerden.
Onun ile harb eden Sahâbeye de, ilkin,
Kırgındım, onun ile harbettikleri için.
İmâm-ı Rabbânî'yi henüz tanımıyordum.
Lâkin Mektûbât'ını, ba'zı gün okuyordum.
Yine göz gezdirirken bir gün de Mektûbât'a,
Bir şey görüp, kendimce, güya buldum bir hatâ.
Okudum ki: (Eshâbın, sevmelidir hepsini.
Zirâ onlar, her kirden pâk etmiştir nefsini.
Onlar, birbirleriyle harb etmiş olsa bile,
Elbette ki olmuştur, rızâ-i bârî ile.
Birisini sevmemek, hepsini sevmemektir.
Bize düşen, hepsini sevip ta'zîm etmektir.)
Okuyunca, (Bu yazı, yanlış olmuş) dedim ve,
Mektûbât kitâbını, elimden attım yere.
Gece, gördüm rü'yâda İmâm-ı Rabbânî'yi.
İki kulağımdan da, tuttu ve çekti kavi.
Buyurdu ki: (Ey çocuk, sen bana inanmazsın.
Sonra da kitâbımı, alıp yere atarsın.
Gel, seni bir kimseye götüreyim ki hemen,
İşin hakîkatini, ondan işit ve öğren.)
Ve elimden tutarak, götürdü ki bir zâta,
Nûru, dört bir tarafı etmiş idi ihâta.
Dedi: (Ceddin Alî'dir, ilerde gördüğün zât.
Bu işin esâsını, gel ondan öğren bizzât.)
Ben dahî çekinerek, varınca huzûruna,
Yüzüme nazar edip, buyurdular ki bana:
(Evlâdım, her biri de çok büyüktür Eshâbın.
Kalbinde, hiç birine soğukluk duyma sakın.
Olmuşsa da harb gibi görünen işlerimiz,
Bizim, onlarda bile hâlisti niyetimiz.
Muhârebe yapsak da, o kardeşlerimizle,
Allah için oldu hep, olmadı nefsimizle.
Onların hiç birine kırgınlık câiz olmaz.
Bu zâtın sözüne de, etme sakın i'tirâz.)
Bunları, açık açık duydumsa da ceddimden,
Yine de o soğukluk tam gitmedi içimden.
Bu hâlimi anlayıp, öfkelendi mubârek.
İmâm-ı Rabbânî'ye yüzünü döndürerek,
Buyurdu ki: (Bu, hâlâ etmedi tam kanâ'at.
Sen bunun suratına, indir kavi bir tokat.)
O da, vurdu tokadı, bu emir gereğince.
Aklım başıma geldi, o tokadı yiyince.
Uykudan uyanınca, nazar ettim kalbime.
Gördüm ki temizlenmiş, hamd eyledim Rabbime.